Ayhan ATASOY

S.M.Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi & Bilirkişi

Ahmet Hakan
Yedi maddede karikatür raconu
12/11/2010
Yedi maddede karikatür raconu


BAŞBAKAN Erdoğan demiş ki:

“Beni kedi-köpek gibi çizdiler, özgürlük dendi. Kemal Kılıçdaroğlu’nu dansöz gibi çizdiler, herkes ayağa kalktı. Ben bu işten bir şey anlamadım. Bu nasıl özgürlük anlayışı? İşin içinde olanlar meseleyi anlatsalar da öğrensek.”


Ukalalık gibi olmazsa...
“İşin biraz içinde” olan biri olarak raconu kesiyorum:
* * *
-  BİR: Karikatür özgürlükten beslenen bir sanattır.
-  İKİ: Özgür ve demokratik bir memlekette bir karikatürist Başbakan’ı “kedi” olarak, Muhalefet Lideri’ni de “dansöz” olarak çizebilir.
-  ÜÇ: Başbakan’ın “kedi” olarak çizilmesine tepki göstermeyenlerin, Muhalefet Lideri’nin “dansöz” olarak çizilmesine tepki göstermeye hakları yoktur. Tıpkı Muhalefet Lideri’nin “dansöz” olarak çizilmesini gayet doğal karşılayanların, kedi karikatürünü anormal karşılamaya hakları olmadığı gibi...
-  DÖRT: Kendisini kedi olarak çizen karikatüriste dava açan bir Başbakan, demokratik tahammül açısından sınıfta kalmaya mahkûmdur.
-  BEŞ: Bir Başbakan, kendisini kedi olarak çizen karikatüriste dava açarak lisan-ı hal ile medyaya “Benim karikatürlerimi yayınlarken dikkatli olun” tarzında bir “ayar” vermiş olur. Bu da demokrasi ruhuyla hiç bağdaşmaz.
-  ALTI: Bir memlekette Muhalefet Lideri’nin “dansöz” olarak çizilebilmesi için gerekli olan ahlaki kıstas şudur: Başbakan’ı da aynı şekilde çizme özgürlüğünün var olması.
-  YEDİ: “Dansöz” karikatürünün doğurduğu vicdani rahatsızlık, en azından son dönemde Başbakan’ı “dansöz” olarak çizmeye hiçbir karikatüristin cesaret edemeyeceği algısından kaynaklanmaktadır.

AB Raporu’nun tefsiri

Bİz gazeteciler son dönemlerde...
-  Kürt sorununu tartışırken en ileri, en uç sözleri bile söylemekten kaçınmıyoruz.
-  Ermeni sorununu tartışırken ”astık” lafını da, “kestik” lafını da serbestçe kullanıyoruz.
-  Generalleri neredeyse şamar oğlanı haline getirmiş durumdayız.
-  Atatürk’ü tartışırken gözümüzü budaktan sakınmamaya başladık.
-  “Derin devlet”i tartışırken en derinlere doğru serbest atışa geçiyoruz.
-  CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu tartışırken her yanımızı zalim bir alaycılık kuşatabiliyor.
Kısacası...
Konu Kürtler, Ermeniler, generaller, derin devlet, CHP, hatta Atatürk olduğunda...
“Yok böyle özgürlük!” durumu söz konusu.
Ama fakat lakin...
Ne zaman söz Başbakan Tayyip Erdoğan’dan açılsa...
Bir kekemelik, bir çekingenlik, bir yüreksizlik, bir kaygı, bir nezaketli söz söyleme çabası, bir gelecek tasası, bir “Başım belaya mı girer acaba” ödlekliği sarıyor dört yanımızı.
* * *
Yani...
Bazı konularda atış alabildiğine serbest hale gelirken...
Bazı konular “cıs” hale gelmiştir.
Eskiden “hassas” sayılan konular, “hassas” olmaktan çıkmış ama buna mukabil yeni “hassas konular” devreye girmiştir.
İşte bu tuhaf durum...
Avrupa Birliği’nin de dikkatini çekmiş.
Hazırladıkları son “İlerleme Raporu”nda...
Hem “Türkiye’de özgür ve açık tartışma genişledi”...
Hem de “Basına yönelik siyasi saldırılarla ilgili endişeler devam ediyor” demelerinin hikmet sebebi budur.
Demek ki tuhaflık, ta Avrupa’dan bile fark edilir hale gelmiş.

Güle güle güzel imam

“DİYANET İşleri Başkanı” denilen sıfatı çok güzel taşıdı üzerinde.
“İmamların önderi” olarak toplumun her kesimi üzerinde aynı oranda saygı uyandırdı.
Neyi temsil ettiğinin, neyi temsil etmediğinin farkındaydı. Hem bilgi seviyesi, hem de ahlak seviyesiyle göz doldurdu.
Bir atanmışın da “kişilik sahibi” olabileceğini kanıtladı.
Nefret ettirmedi, sevdirdi.
Taraf olmadı, saygınlık kazandı.
İzzetli bir duruş sergiledi.
Doğru bildiğini söylemekten çekinmedi.
Madem bırakıp gitti...
O halde bize düşen “Allah sizden razı olsun Ali Bardakoğlu” demektir.

Sadece Türkiye’de olur

-  Dağa çıkan teröriste “Silahını bırak da gel” diye davetiye çıkarılırken, eline silah almamış adamı terörist diye zindanda tutmak.
-  TRT’ye vergiden pay ayırırken “devletin televizyonu”, katil ağırlarken “özel televizyon” muamelesi çekmek...
-  Vatandaşı cep telefonundan “Tebrikler! Kol saati kazandınız” diye mesaj göndererek keklemeye çalışmak.
-  Evlendirme programlarının sahtekârların geçit resmine dönüşmesi...
-  Türkçede yapılan bir yanlış karşısında kimse sesini çıkarmazken İngilizcede yapılan bir yanlış karşısında herkesin infiale kapılması...

Süper demode tutumlar

-  Polemik cümlesine “Suskunluğum asaletimdendir...” diye başlamak.
-  Birinin kişisel kitaplığına bakıp “Bunların hepsini okudun mu?” diye sormak. (Hiç yadırgamayın, bunu yapanlar hâlâ çok fazla.)
-  “Tanrı’ya inanmıyorum ama bir güç var” demek.
-  Siyaset eleştirisi adı altında “Kömür dağıtıyorlar, oyu kapıyorlar” dışında cümle kuramamak.
-  “Ben küçükken bir koçumuz vardı, ben onu çok sevmiştim. Kurban Bayramı gelince babam onu kesti. O gün bugündür dine mesafeliyim” diye açıklama yapmak.
-  Türban eleştirisine “Benim anneannem de başını örtüyordu” diye, PKK eleştirisine “En yakın arkadaşım Kürt” diye başlamak.
-  İslam’da hayvan hakları konusuna “Ebu Hureyre’nin kedi severliği” ile başlamak.
-  Nişantaşı üzerinden siyasal analiz yapmak...

Mühim olan para değil tek seslilik

EĞRİ oturup doğru konuşalım:
TRT’nin program yaptırdığı gazetecilere verdiği paralara bakınca...
“Yandaşlar, sırtlarını devletin televizyonuna dayamışlar, cukkayı götürüyorlar” diye yorum yapabilir miyiz?
Tek kelimeyle söylüyorum:
Yapamayız!
Çünkü ortada iddia edildiği gibi astronomik rakamlar yok.
Hatta “piyasa”yı temel alırsak, verilen ücretler için “düşük” bile diyebiliriz.
Yani sorun “para” değil.
Sorun: Tek seslilik...
TRT’de program yapan isimlere şöyle bir baktığımızda...
Hepsinin bir biçimde iktidara yakın isimler olduğunu görüyoruz.
Ben “para”dan çok bu çarpıklığa kafayı takmanın daha yararlı olduğunu düşünüyorum.



948 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir şey yapmalı - 16/03/2016
MUHAFAZAKÂRINDAN solcusuna... Türk’ünden Kürt’üne...
NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY - 26/09/2012
Anadolu'da gönül sözünü 8 farklı şekilde telafuz eden tik kişiydi.
Bir Amerikan İtirafı - 24/04/2012
ADI: Henri Barkey
Bir kez daha aynı soru Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 06/03/2012
FETHULLAH Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 01/03/2012
ŞUNLARI yaptı: - Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi. - Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı. - “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
İtikatta cemaatçiyim amelde hükümetçi - 24/02/2012
SON tartışmalarda... “Cemaatçi” olmak ile “hükümetçi” olmak arasında gidip geldim. Bazen “Cemaatçi” oldum, bazen “hükümetçi”. Bir karara varamadım.
Müsteşar kurtuldu, peki ya diğerleri? - 22/02/2012
BİR yasa çıkararak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, özel yetkili savcıların elinden kurtardınız. Böylece... Müsteşar Bey’in tutuklanmasının, çeşitli hoyratlıklara maruz kalmasının, sorgulanmasının, yargılanmasının falan önüne geçmiş oldunuz.
Yemişim AİHM kararını - 18/02/2012
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi... - Ergenekon’un varlığını kabul etmiş. - Tutuklamaları normal kabul etmiş. - Uzun tutukluluğu sorun olarak görmemiş. - Özel Yetkili Mahkemelerin süper adil işler yaptığını söylemiş. - Her şey mükemmel demiş.
İleri demokrasinin bir cilvesi daha - 14/02/2012
TÜRKAN Saylan’ın evi basıldı, “İleri demokrasi” dendi. - Generaller yargılandı , “Kimse yargıya hesap vermekten kaçınamaz” dendi.
 Devamı
Üyelik Girişi
SMMM AYŞE ATASOY

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu
Saat