Ayhan ATASOY

S.M.Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi & Bilirkişi

Ahmet Hakan
İşkenceyi bitti mi sandın?
10/12/2011

TÜRKİYE’de “fenalıklar” bitmez, sadece şekil değiştirir.

Mesela Devlet Güvenlik Mahkemesi kaldırılır, yerini Özel Yetkili Mahkeme alır.
Mesela gazeteciliğe hapis gider, yerini terörist gazeteciye hapis alır.
Mesela yargısız infaz biter, yerini upuzun tutuklamalar alır.
Mesela partiyi kökten kapatma biter, yerini tutuklayarak taksit taksit kapatma alır.
Şimdi görüyoruz ki:
“İşkence” de bitmemiş, yerini “zor kullanma yetkisini aşarak basit yaralama” almış.

Olay şu:
İzmir’de bir karakolda üç polis bir kadını feci şekilde dövdü.
Güvenlik kameralarında olayın bütün detayları mevcut...
Sonuç?
Polisler hakkında “zor kullanma yetkisini aşarak basit yaralama” suçunu işledikleri iddiasıyla 16 aydan 1.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Polisler, bu maddeden ceza alsalar dahi yırtabilecekler.
Çünkü “basit yaralama”, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, yani “dolaylı af” kapsamında.
Oysa polislere “işkence” suçundan dava açılsaydı, hem ceza 3 yıldan 12 yıla çıkacak, hem de dolaylı af işlemeyecekti.
Çünkü “işkence ile mücadele” konusunda esaslı önlemler alınmıştı.

Dayak aynı dayak, zorbalık aynı zorbalık, kötülük aynı kötülük...
Sadece adı değişik:
“İşkence” değil de “zor kullanma yetkisini aşarak basit yaralama”.
Ne dedik en başta?
Türkiye’de “fenalıklar” bitmez, sadece şekil değiştirir.

Eskiden olsa ‘Cüppeli’ye iftira atılıyor’ denirdi

ESKİDEN...
18 televizyon, 22 gazete aynı anda “İslami camia”nın herhangi bir unsuruna karşı saldırıya geçerdi.
Ardından polis ve savcı hareketlenirdi.
Atılmadık iftira, söylenmedik yalan bırakılmazdı.
Töhmet, küçük düşürme, karalama gırla giderdi.
Bu türden kampanyalara karşı fazlasıyla şerbetlenen “İslami camia” da, içgüdüsel olarak savunmaya geçer ve içe kapanırdı.
“Hepsi yalan” denirdi... “İftira” denirdi... “Fâsıkların verdikleri haberlere inanmamak” ilkesi anımsatılırdı...
Bazen aşırıya gidilir, ortaya bariz kanıtlar sunulsa da “montaj / komplo” türü sözcüklere sığınılırdı.

Ama artık durum değişti.
Polis eski türküleri söylemiyor.
Savcı eski türküleri söylemiyor.
Medya eski türküleri söylemiyor.
Yani ortada “İslami camia”ya yönelik iftira kampanyası düzenleyecek bir güç kalmadı.
Hatta tam tersi, artık “İslami camia”nın başkalarına iftira kampanyaları düzenlediğine dair iddialar havada uçuşuyor.

Benim hayrete düştüğüm nokta şurasıdır:
Böyle bir ortamda...
“Cüppeli Ahmet”, nasıl oluyor da, seks kaseti meselesinde “şantaj / montaj” şarkısıyla hem taraftarlarını kandırabiliyor, hem de itibarını koruyabiliyor.
“Karagümrük Çetesi” ile irtibatı olduğu iddiasıyla sorguya çekilmesini nasıl izah ediyor ve yaptığı izah nasıl oluyor da etkili olabiliyor?
Mesela...
Taraftarlarından herhangi birinin aklına neden “Ama hocam devir bizim devrimiz değil mi” diye sormak gelmiyor?

Kriminal yumurta

EGEMEN Bağış bu zamana kadar iki yumurtalı saldırıya maruz kaldı:
İlkinde sadece elbisesi kirlendi, ikincisinde ise fiziki zarar gördü.
Buradan yola çıkarak bir “yumurta saldırısı kriteri” belirleyebiliriz: Yumurtalı saldırı, fiziki zarar verdiği anda kriminal bir hal alır.

‘Cemaat’ memnun

Aziz Yıldırım tutuklanır, sorumlusu “cemaat” ilan edilir.
Fener-bahçe’nin başına bir iş gelir, sorumlusu “cemaat” ilan edilir.
KCK operasyonu yapılır, sorumlusu “cemaat” ilan edilir.
Yeni Kürt politikası oluşturulur, sorumlusu “cemaat” ilan edilir.
“Şike Yasası” veto edilir, sorumlusu “cemaat” ilan edilir.
“Tutuklamalar” alır başını gider, sorumlusu “cemaat” ilan edilir.
İktidar partisinde küçük çatlaklar çıkar, sorumlusu “cemaat” ilan edilir.
Hatta ve hatta...
“Cemaat” ile “hükümet” arasında büyük bir kavga olduğu bile söylenir...

Sizin de dikkatinizi çekti mi?
Bütün bu rivayetler, dedikodular, imalar, töhmetler gırla giderken...
Daha düne kadar içinde “cemaat” geçen herhangi önemsiz bir iddia karşısında bile “yalan / iftira / yok öyle bir şey” açıklaması yapan “cemaat”in resmi ya da gayri resmi sözcüleri “gık” bile demiyorlar.
Yoksa...
Güçlü görünme, hükümetle eşdeğer sayılma, “Türkiye’de raconu biz kesiyoruz” imajı verme “cemaat”e tatlı gelmeye mi başladı?

‘Hugo’ adlı filme dair

Sinemanın ilk yıllarına, sinemanın son teknolojisiyle verilmiş esaslı bir selamdır bu film...
“3D” denilen teknolojinin nasıl namusluca kullanılacağını gösteren ilk filmdir bu film...
Sihirbazlık ile sinema satanı arasındaki büyülü ilişkinin tarihsel kanıtıdır bu film...
“Çocuk oyuncu” dediğimiz oyuncunun nasıl harika işler çıkarabileceğinin belgesidir bu film...
Sinemada teknolojinin ancak esaslı bir senaryoyla işe yarayabileceğinin delilidir bu film...
Sinema tarihine yaptığı göndermeler hiç anlaşılmasa da zevkle izlenebilecek bir filmdir bu film...
Sinema sanatıyla bir iyilik masalı anlatmanın mümkün olduğunu gösteren bir filmdir bu film...

AK Partililer de tattı ‘darbeci’suçlamasını

YENİ Şafak’ta “Yasin Doğan” müstearıyla yazan AK Parti Milletvekili ve Başbakan’ın Danışmanı Yalçın Akdoğan, dünkü yazısında şöyle diyor:
“Şike Yasası’nı destekleyen herkesi önce şikeci, sonra çeteci, sonra darbeci olarak yaftalamak hakkaniyet ve iyi niyetle bağdaşmaz.”

Yalçın Akdoğan, bu satırlarında son günlerde efeler gibi şahlanan Şamil Tayyar kafasına yükleniyordu.

Demek istiyor ki:

Hop Şamil! Sıra biz emi geldi? Şimdi de bize mi "şikeci", "çeteci", "darbeci" demeye başladın?

Yalçın Akdoğan işin bu noktalara geleceğini öngörmeliydi.

Önüne gelene "Ergenekoncu", önüne gelene "darbeci" diyen kafa, günü gelince sana neden "darbeci" demesin ki ?

Ahmet HAKAN

ahmethakan@hurriyet.com.tr

10 Aralık 2011



768 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir şey yapmalı - 16/03/2016
MUHAFAZAKÂRINDAN solcusuna... Türk’ünden Kürt’üne...
NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY - 26/09/2012
Anadolu'da gönül sözünü 8 farklı şekilde telafuz eden tik kişiydi.
Bir Amerikan İtirafı - 24/04/2012
ADI: Henri Barkey
Bir kez daha aynı soru Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 06/03/2012
FETHULLAH Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 01/03/2012
ŞUNLARI yaptı: - Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi. - Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı. - “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
İtikatta cemaatçiyim amelde hükümetçi - 24/02/2012
SON tartışmalarda... “Cemaatçi” olmak ile “hükümetçi” olmak arasında gidip geldim. Bazen “Cemaatçi” oldum, bazen “hükümetçi”. Bir karara varamadım.
Müsteşar kurtuldu, peki ya diğerleri? - 22/02/2012
BİR yasa çıkararak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, özel yetkili savcıların elinden kurtardınız. Böylece... Müsteşar Bey’in tutuklanmasının, çeşitli hoyratlıklara maruz kalmasının, sorgulanmasının, yargılanmasının falan önüne geçmiş oldunuz.
Yemişim AİHM kararını - 18/02/2012
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi... - Ergenekon’un varlığını kabul etmiş. - Tutuklamaları normal kabul etmiş. - Uzun tutukluluğu sorun olarak görmemiş. - Özel Yetkili Mahkemelerin süper adil işler yaptığını söylemiş. - Her şey mükemmel demiş.
İleri demokrasinin bir cilvesi daha - 14/02/2012
TÜRKAN Saylan’ın evi basıldı, “İleri demokrasi” dendi. - Generaller yargılandı , “Kimse yargıya hesap vermekten kaçınamaz” dendi.
 Devamı
Üyelik Girişi
SMMM AYŞE ATASOY

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu
Saat