Ayhan ATASOY

S.M.Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi & Bilirkişi

Ahmet Hakan
İçeri tıkılmak çok kolay
17/10/2011
DİYELİM ki...

Son günlerde oluşan özgürlük ortamın gazına gelip Kürt sorununda aykırı gitmeye başladız.Ve iyiden iyiye bir “rahatsı

zlık unsuru” haline geldiniz.

Bu durumda elde kapı gibi “KCK davasvar.

Alırsız dava kapsamına...

İddianamesiz, yargız, savunmasız en az üç yıl yatarsız içeride...

Diyelim ki...

Eskiden Kanal 7’de çalış
mış idiniz...

Zekeriya Karaman’ın, Mustafa Çelik’in mesai arkadaşı idiniz.Hiçbir iddianamede adı

z geçmese de...

Size kafas bozulanlar kifayetsiz muhterisler, televizyon ekranlarından “Bu herif Deniz Feneri’nden içeri girecek” diyebilir.Nası

l olsa içeri girmek için ille de “suçlu olmak” ya da “suçlu bulunmak” gerekmiyor.

Veriyorlar tutuklama kararı, hop temizinden en az üç ay...Ve gelsin Sincan Kapalı

Tutukevi...

Diyelim ki...

Ergenekon’dan içeri düş
enlerin hukuki haklarını savunmaya kalktız...

Ya da...

Ergenekon Davası’nda aklıza yatmayanlar biraz fazla dile getirdiniz...Bütün bunlar, kolaylıkla canın Silivri çektiği anlamında yorumlanabilir.

Atarlar içeri...

Siz derdinizi anlatana kadar en az üç yıl geçer.

Nasıl olsa...

İçeri tılmak için, artık yargılanmanız ve hapis cezası almanız gerekmiyor.Basit bir tutuklama kararı, yetip de artıyor.

Diyelim ki...

Bunların hiçbirine girmiyorsunuz. O zaman gelsin “Şike Davası”...

Sonuçta orada da “bas tutuklamayı, tık kodese” şenlikleri var.

Arabalarım

ARABA tutkunu değilimdir.

Ne beygir gücü bilirim, ne de şasi numarası!Çoğ

u arabanın hangi marka olduğunu, ancak yaklaşıp amblemine bakarak anlayabilirim.

Ama sonuçta herkes gibi benim de kişisel tarihim, bir arabalar tarihidir.

“Porsche’yi bırak Fiat’a bin” sloganın atıldığı şu günlerde, şöyle bir geriye giderek kişisel araba geçmişimin bir dökümünü yaptım.

Arz ediyorum:

ŞAHİN: İkinci el pazarından çok ucuza almışm. Daha ikinci haftasında aksırmaya, tıksırmaya başladı. Beyaz boyasının kabaran yerlerinden yüzünü gösteren sarı boya, zavallı Şahin’in İstanbul sokaklarında uzun süre taksi olarak hoyratça kullanıldığın apaçık belgesiydi. Zararına satarak hemen kurtuldum bu arabadan...

BROADWAY: Bu da ikinci el idi. Rengi bordoydu. Külüstür Şahin’den sonra Cadillac gibi gelmişti bana. Emaneten başkalarına verirdim, engebeli arazilerde yüklenirdim, acımasızca kullanırdım...

Bütün bunlara rağmen bir kere bile sorun çkarmamıştı bana... Peki ben ne yaptım? Ne yapacağım? Hiç yoktan ihanet ettim.

MERCEDES: Cebim biraz para görünce vicdansızca sattım Broadway’i. “Nasl olsa eskidir, görgüsüzlük kapsamına girmez” diye kendimi kandırarak kara, büyük ve eski bir Mercedes aldım.

Tam bir müteahhit arabası! Fakat Broadway’in ah tutmuş olacak ki, bu Mercedes bana yar olmadı.“Sağ

lam araba” efsanesini darmadağın edercesine su kaynattı, yolda bıraktı, duman çıkardı.

Sonuç: Yine zararına elden çkarma.

OPEL: Yeni arabanın meşhur kokusunu ilk bu arabada tattım. Sıfrdı... Beyaz, küçük, iddiasız ama cevval bir arabaydı. Her yere sığıyor, kendini fazla göstermiyordu. İlk büyük kazam bu arabayla yaptım. Hasar büyük değildi ama yine de elden çıkardım arabayı.

VOLVO: Daha çok para kazanıyordum ve kazandığım para ile kullandığım araba arasında bir uyum olsun istiyordum. İyi bir araba alacaktım. İyi bir araba almaya kalkanın yol göstericisi çok olur. Öneriler yağmaya başladı. En sonunda estetik zevkine pek itimat ettiğim bir dostumun dediği oldu: Artık gri, yakışıklı, güçlü ve havalı bir Volvo’ya sahiptim.

ARAZİ VOLVO’SU: “Araba işi biraz şans işidir” derler. Gri Volvo’da şansım pek yaver gitmedi.Ontolojik sorunlar vard bu arabanı

n... Tamirciler sorunun temel kaynağını bir türlü saptayamıyorlardı. Bir derdi vardı ama neydi? Bir türlü bulunamadı.  Elden çıkardım bu arabayı...

Yerine vagon tipi başka bir Volvo aldım. Kalabalık aile arabası... Büyük, geniş, ferah...

TOYOTA CİP: Bir arkadaşım vagon tipi Volvo için “Ne bu ya? Çocuk mezar gibi” dedi. Bir başkası “Bekâr adamsın, ne yapacaksın bu aile arabası” dedi. Soğuttular yani beni arabadan. Onu da elden çıkardım. Yeni bir araba ama hangisi? “Cip” dedi biri... Durun, hemen atlamayın üstüne... Bu cipi aldığımda henüz “türbanlılar ve cip” mevzusunda kelime bile edilmemişti. Tayyip Erdoğan’ın başbakan olmasın rüyada görülse inanılmayacağı günlerdi. Paraya kıydım, aldım cipi. Tank gibiydi. Geçen süre içinde arabanın devasa yapından utandığım çok oldu. Yıllar içinde birçok kez elden çıkarmaya karar verdim. Fakat o kadar az para ediyordu ki kıyamadım. Yüklü vergisine, benzini su gibi içmesine rağmen hâlâ bu arabaya biniyorum. Dört gözle eskimesini, çok eskimesini bekliyorum.

Muhteşem Yüzyıl lanetli bir dizi mi?

MUHTEŞEM Yüzyıl’ın senaristi Meral Okay kansere yakalandı
.

Muhteşem Yüzyıl’ın başrol oyuncusu Halit Ergenç sette bacağını kırdı.Muhteş

em Yüzyıl’ın oyuncusu Hasan Küsmüş, yolda yürürken kafasına mermer düşerek hayatıkaybetti.

Sanal alemde İsmailağa Gönül Dostlarıimzalı bir mesajda, bu gelişmeler sıralanıyor, ardından da “Hepsi ecdadın lanetine uğradılar” yorumu yapıyormuş.

Bu konuda gayet mütebessim bir çehre ile şunlar söylemek istiyorum:

“Ecdadın laneti” diye bir şeyin varlığını kabul edersek, ortalık kansere yakalanmış tarihçiden, yolda giderken kafasına bir şey düşmüş romancıdan ya da bacağı lmış oyuncudan geçilmezdi.

Bir lanet söz konusu olacak ise, kutsallık konusunda ecdadı solda sır bırakacak nice değere edilen lafların da bir karşılığı olmalıydı. Oysa o alanda bile akıllara durgunluk verecek tarzda kanser vakalarına, yolda yürürken başa düşen taş olayına ya da kılan bacaklara rastlamıyoruz.Din büyüklerine, uluları

na laf söyleyenlerin bile çarpılmadığı şu yeryüzünde neden Kanuni gibi bir padişaha laf söyleyenler çarpılsınlar ki?

Ama ille de bir “çarpılma” ya da “lanet” söz konusu olacak ise, bunun Kanuni’yi kötü gösterenler için değil, “atalar... atalar...” diye inleyenler için söz konusu olmas daha mukadderdir.

Nasıl okuyorsun

DİYELİM ki... Kürt sorununda yeni bir aşamaya geçilmiş
.

Ya da Başbakan enteresan bir açıklama yapmış.Ya da Suriye ile iliş

kiler iyice çetrefilleşmiş.

Hemen soruluyor: “Nasıl okuyorsun?”“Usta / Ne diyorsun bu hususta?”

gitti. “Senin yaklaşın ne?” kayboldu. “Sen nasıl analiz ediyorsun?” bile yok. Hepsinin yerini “Nasıl okuyorsun?” aldı.

Sizi bilmem ama inceden komplocu bir yaklaşım barındıran “Nasıl okuyorsun?” tabirine ben hiç ınamadım.

Tutuklunun dram

CHP
’liler rakamları abartarak “Deniz Feneri tutukları şu kadar AK Partili milletvekili ziyaret etti” diye haykıyorlar.

Hükümet destekçileri durur mu? Onlar da CHP’lilere “Siz kendinize bakın, hepiniz birden Ergenekon tutuklarını ziyaret ettiniz” diyorlar.Neredeyse tutukluyu ziyaret etmek,

“tutukluya isnat edilen suça ortak olmak” anlamına gelmiş durumda.

Üstelik henüz tutuklunun suçu işleyip işlemediği belli değilken... Yani ortada bir yargı kararı yokken...Bu tart

ışma bile ülkemizde “tutuklu olma” durumunun ne anlama geldiğini ortaya koyuyor.

Tutukluysan mücrimsin. Cezaevinde ziyaret edilmesi bile mesele haline getirilen bir mücrim. Nokta.

Üç düzeltme üç özür

BİR: “Birikim” benim yıllarca takip ettiğim bir dergidir. Son sayını kaçırmışım. Bu yüzden “İaat Ya Resulullah” ibaresinin Cüneyt Özdemir’in buluşu olduğunu sanmışım. Oysa hem derginin kapağı, hem de Tanıl Bora’nın yazın başlığı İaat Ya Resulullah” imiş... Düzeltir, özür dilerim.

İKİ: Bir hatam daha var: Özel Tüketim Vergisi ile Özel İletişim Vergisi’ni karışrmışım. Depremle birlikte gelen vergi, ÖTV değil, ÖİV olacaktı. Bir özür daha...

ÜÇ: Aziz Yıldım için yazdığım portrede “Hakem odasını bastı” ifadesi yer alıyor. Çok tartışılan bu konuda Aziz Yıldım tarafından odasın basıldığı iddia edilen hakem, “Yok böyle şey” demiş. Yine özür.

Ahmet HAKAN

ahmethakan@hurriyet.com.tr

17 Ekim 2011



889 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir şey yapmalı - 16/03/2016
MUHAFAZAKÂRINDAN solcusuna... Türk’ünden Kürt’üne...
NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY - 26/09/2012
Anadolu'da gönül sözünü 8 farklı şekilde telafuz eden tik kişiydi.
Bir Amerikan İtirafı - 24/04/2012
ADI: Henri Barkey
Bir kez daha aynı soru Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 06/03/2012
FETHULLAH Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 01/03/2012
ŞUNLARI yaptı: - Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi. - Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı. - “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
İtikatta cemaatçiyim amelde hükümetçi - 24/02/2012
SON tartışmalarda... “Cemaatçi” olmak ile “hükümetçi” olmak arasında gidip geldim. Bazen “Cemaatçi” oldum, bazen “hükümetçi”. Bir karara varamadım.
Müsteşar kurtuldu, peki ya diğerleri? - 22/02/2012
BİR yasa çıkararak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, özel yetkili savcıların elinden kurtardınız. Böylece... Müsteşar Bey’in tutuklanmasının, çeşitli hoyratlıklara maruz kalmasının, sorgulanmasının, yargılanmasının falan önüne geçmiş oldunuz.
Yemişim AİHM kararını - 18/02/2012
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi... - Ergenekon’un varlığını kabul etmiş. - Tutuklamaları normal kabul etmiş. - Uzun tutukluluğu sorun olarak görmemiş. - Özel Yetkili Mahkemelerin süper adil işler yaptığını söylemiş. - Her şey mükemmel demiş.
İleri demokrasinin bir cilvesi daha - 14/02/2012
TÜRKAN Saylan’ın evi basıldı, “İleri demokrasi” dendi. - Generaller yargılandı , “Kimse yargıya hesap vermekten kaçınamaz” dendi.
 Devamı
Üyelik Girişi
SMMM AYŞE ATASOY

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu
Saat