Ayhan ATASOY

S.M.Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi & Bilirkişi

Ahmet Hakan
Dinlenen telefonların kayıtlarını okurken
30/09/2011

Dinlenen telefonların kayıtlarını okurken


ÜÇ gündür “ODATV İddianamesi”nin ek klasörlerine daldım, çıkamıyorum.

Sayfalar dolusu telefon konuşmaları...

Nedim’in, Soner’in, Ahmet’in yaptığı telefon konuşmaları...
Okuyorum, okuyorum, okuyorum.
Bazen kendimi “adi bir röntgenci” gibi hissederek “Bırakayım, okumayayım şunları” diyorum.
Fakat işte sonuçta insanız, çiğ süt emmişiz.
Dayanamıyorum, “Dur şunu da bir okuyayım, sonra bırakırım” tavrına bürünüyorum.
Sonuç?
Bırakma falan yok.
Üç gündür “Alo... Ne haber? / İdare ediyoruz, senden ne haber” tarzı cümlelerle haşir neşirim.
* * *
Nedim Şener’le arada konuşuyorduk telefonda.
Ama talihsizliğe bakın ki aramızda geçen sadece şu konuşma “dinlemeye takılmış”:
- Alo... Merhaba... Nedim ben...
- Nedimciğim, ben seni birazdan arasam.
- Tamam, bekliyorum.
Ama sonrası yok.
“Birazdan” aramamış mıyım, yoksa aramışım da o konuşma kayıtlara geçmemiş mi, bilmiyorum.
* * *
Kayıtlar okurken dikkatimi çekti:
Telefonları dinlenenlerin tümü, telefonlarının dinlendiğinin bal gibi farkındalar.
Bu nedenle sansürlü konuşmaya gayret ediyorlar, dikkat ediyorlar, ketum davranmaya çalışıyorlar.
Ama bir süre sonra ipin ucunu bırakıyorlar.
Mahremiyetlerini tam olarak koruyamıyorlar, dedikodu yapmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar,
ortaya çıktığında mahcup olacaklar cümleler etmekten vazgeçemiyorlar.
Neden?
Çünkü telefon denilen alet, özel konuşmalar için icat edilmiş bir alettir.
Ne kadar zorlanırsa zorlansın, bu aletle kamu alanında konuşur gibi konuşulamaz.
Konuşulamaz çünkü aletin doğas ve kültürü bunu kaldırmaz.
Nedim de, Ahmet de, Soner de...
Doğal olarak bu kültüre ve doğaya yenik düşüyorlar.
* * *
Dinlenen görüşmelerin kayıtlarını okurken insan ister istemez şu soruyu soruyor:
“Ya benim yaptığım telefon görüşmelerinin kayıtları da bir gün gelip yaban gözlerin iştahlı ve meraklı pırıltılarına yem edilirse?”
Gün içinde defalarca yaptığım geyikler, idare etmek ve bir an önce bitmesini sağlamak için en
saçma görüşlere bile “Tabii... Tabii... Çok haklısınız...” diye verdiğim cevaplar, telefon görüşmeleri
vasıtasıyla bazı yakın arkadaşlara kurduğum kumpaslar, “Döneceğim ben sana” deyip de
dönmemeler falan...
Bu mahrem macerayı ak kâğıt üstünde görmek ister miyim?
Hafazanallah!
Tabii ki hayır!
* * *
Şimdi o kadim soruyu sormanın tam vakti:
“Ne yapmalı›?”
Madem aletin doğası ve kültürü gereği ne kadar dikkatli konuşursak konuşalım, bir noktada
kendimizi salacağız, bırakacağız.
O halde geriye iki yol kalıyor:
Ya telefon denilen alete ömür boyu veda edeceğiz. Ya da “ne olursa olsun” diyerek en küçük bir
dikkate bile tenezzül etmeden konuşacağız, konuşacağız, konuşacağız.
Dosta düşmana duyurulur: Ben ikinci yolu tercih ettim.

Kürtler PKK’ya neden başkaldırmıyor

- Çünkü... Biz buralarda teröre “terör” derken, onların büyük kısmı teröre başka bir şey diyorlar.
- Çünkü... Biz buralarda ölen askerlerimize şehit derken, onların büyük kısm başka ölülere şehit diyorlar.
- Çünkü... Biz buralarda “ölü ele geçirilen terörist” haberlerini sevinçle ya da kayıtsızlıkla
karşılarken, onların büyük kısmı “ölü ele geçirilen terörist” haberleriyle yasa bürünüyor.
- Çünkü... Biz buralarda “Kürtlere hangi ayrımcılık yapılıyor, cumhurbaşkan bile olabiliyorlar” diye
düşünürken, onların büyük kısmı kendilerinin çok büyük bir zulüm altında inlediklerini düşünüyor.
- Çünkü... Biz buralarda KCK tutuklamalarını haber değeri bile taşımayan sıradan bir olay olarak görürken, onların büyük kısmı KCK tutuklamalarını “Kürtlere karşı yapılan son büyük haksızlık” olarak görüyorlar.
- Çünkü... Bizim buralarda baz vakalar infial yaratırken, oralarda başka vakalar infial yaratıyor.
- Çünkü... Biz buralarda İmral sakinine “terörist başı” derken, onların büyük kısmı başka bir şey diyor.
- Çünkü... Biz buralarda “Terörü kınamayana ekmek yok” havası basarken, orada da “Terör diyene ekmek yok” havas basılıyor.
- Çünkü... Biz buralarda “İki ateş arasında kaldılar” haberini “Kesin PKK’lıların ateşiyle öldürülmüşlerdir” diye anlarken, onların büyük kısmı “Kesin polisin ateşiyle öldürülmüşlerdir” diye anlıyorlar.

 İyi bir TV tartışmacısı olmak isteyenlere tüyolar

- Fazla pasif olursan tansiyonu düşürürsün, fazla aktif olursan rol çalıyor görüntüsü verirsin... Ne fazla pasif, ne fazla aktif ol... Kararında, kıvamında ol yeter.
- Susman gerektiğinde konuşmalı, konuşmanı gerektiğinde susmalısın.
- Eleştirmek istediğin muhatabına önce bir güzel iltifat ederek duruşunu boz, ardından da saydır saydırabildiğin kadar... Neticeden memnun kalacaksın.
- Moderatörle takışmaktan kaçın...
- Aynı anda iki cephede savaşma.
- Programa çıkmadan önce “Kimler var?” sorusunu mutlaka sor. “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi” havasındaki biriyle sakın çıkma... Ağzınla kuş tutsan da kaybeden sen olursun.
- Hiç yapılmayanı yap: Ayn görüşleri paylaşmadığın muhatabının baz görüşlerine katıl. İyi bir izlenim bırakman garantidir.
- Bazen “anında itiraz” hayat kurtarır. “Ama söz bana gelmedi” falan diyerek gollük pasları kaçırma.
- Ortada gollük bir pas yoksa atılma, heyecanlanma, söz isteme... Bırak söz sana gelsin...
- Asla ve kata seninle ayn görüşü savunanlarla bir programa katılma... Fark yaratamazsın.
- Bazen sesini alçalt, bazen yükselt... TV tartışmalar yeknesaklığı hiç sevmez.
- Bilmediğin bir konuda top çevirme... “Bilmiyorum” de, süper bir etki bırakırsın.
 

Reina’dan açıklama

GEÇTİĞİMİZ günlerde popüler bir dizinin popüler oyuncularının Reina’ya alınmadıklarına dair bir haber çıkmıştı gazetelerde.
Ben de “Haberlerde neden bunun nedeni açıklanmıyor?” diye sormuş, ardından da “Yoksa bu bir reklam çalışmas mı?” demiştim. Reina’dan Ali Ünal imzalı bir açıklama geldi. Açıklamayı yayınlıyorum:
* * *
Sayın Ahmet Hakan...
Bu yıl 10. yılın kutlayan, sadece Türkiye’de değil dünyada haklı bir üne sahip olan Reina ile ilgili yazdıklarınızı okuduk, üzüldük.
Dünyanın sayılı mekânları arasında gösterilen Reina, mekâna gelmek isteyenlere asla onur kırıcı ve aşağılayıcı biçimde davranmamıştır. Dünyan›n neresine giderseniz gidin özel mekânların giyim kuşamdan davranışlara kadar bir dizi yazılı olmayan kuralları vardır. İçerideki ortama uymayacak
şekilde giyinen kişilerin mekâna girmesine izin verilmez.
İşletmemizde pazar günleri dışında eşofman, şort, terlik, kapüşonlu vs. kıyafetlerle misafirleri ağırlamıyoruz. Bunun sebebi Reina’nın kalitesi ve şıklığıdır.
“Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisinin genç oyuncuları Aras Bulut İynemli, Yıldız Çağr Atiksoy ve Tolga Güleç’in mekâna alınmaması, standart kurallarımız gereğidir.
Sadece oyuncular için bu kurallar geçerli değildir, herhangi bir müşteri de aynı şekilde Reina’ya girmeye çalışsa bu mümkün olmayacaktır. Bu kural, kişileri aşağılamak için değil, uyulması gerektiği için uygulanmaktadır.
Neticede Reina, sadece bir gece kulübü olmayıp İstanbul’un en iyi alt restoranın bünyesinde bulunduran bir mekândır. İnsan kalitesi, giyim kuşam bizim için önemlidir. Bir jean üzerine gömlek de bizim için yeterli şıklığa sahiptir.
Konuya bu çerçevede yaklaştığımızı bilmenizi ister, saygılarımızı sunarız.
ALİ ÜNAL.

Sonu gelen efsaneler

- “İbrahim Tatlıses’in kadınları” efsanesi...
- Bir Atatürkçü ilahiyatçı olarak “Yaşar Nuri” efsanesi...
- Artık kafa bulunduğuna göre “Elif Şafak’ın mana arayışı” efsanesi...
- Son çektiği reklamla müşterisine kazandıramadığına göre “Ali Taran ve reklamları” efsanesi...
- Kök söktürdüğü parti için “kapatılsın” başvurusu yaptığına göre “Kamer Genç” efsanesi...

30 Eylül 2011

Ahmethakan@hurriyet.com.tr



801 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir şey yapmalı - 16/03/2016
MUHAFAZAKÂRINDAN solcusuna... Türk’ünden Kürt’üne...
NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY - 26/09/2012
Anadolu'da gönül sözünü 8 farklı şekilde telafuz eden tik kişiydi.
Bir Amerikan İtirafı - 24/04/2012
ADI: Henri Barkey
Bir kez daha aynı soru Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 06/03/2012
FETHULLAH Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 01/03/2012
ŞUNLARI yaptı: - Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi. - Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı. - “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
İtikatta cemaatçiyim amelde hükümetçi - 24/02/2012
SON tartışmalarda... “Cemaatçi” olmak ile “hükümetçi” olmak arasında gidip geldim. Bazen “Cemaatçi” oldum, bazen “hükümetçi”. Bir karara varamadım.
Müsteşar kurtuldu, peki ya diğerleri? - 22/02/2012
BİR yasa çıkararak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, özel yetkili savcıların elinden kurtardınız. Böylece... Müsteşar Bey’in tutuklanmasının, çeşitli hoyratlıklara maruz kalmasının, sorgulanmasının, yargılanmasının falan önüne geçmiş oldunuz.
Yemişim AİHM kararını - 18/02/2012
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi... - Ergenekon’un varlığını kabul etmiş. - Tutuklamaları normal kabul etmiş. - Uzun tutukluluğu sorun olarak görmemiş. - Özel Yetkili Mahkemelerin süper adil işler yaptığını söylemiş. - Her şey mükemmel demiş.
İleri demokrasinin bir cilvesi daha - 14/02/2012
TÜRKAN Saylan’ın evi basıldı, “İleri demokrasi” dendi. - Generaller yargılandı , “Kimse yargıya hesap vermekten kaçınamaz” dendi.
 Devamı
Üyelik Girişi
SMMM AYŞE ATASOY

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu
Saat