Ayhan ATASOY

S.M.Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi & Bilirkişi

Ahmet Hakan
Mizansen haber mi dediniz?
29/09/2011
Mizansen haber mi dediniz?

NEDİM Şener’in telefonlarını dinlemişler.

Yasal olarak...

Sonra da yaptığı bütün konuşmalar “İddianame”nin ek dosyalarında bir güzel yayınlamışlar.
Dün Sedat Ergin’in de gayet güzel bir şekilde anlattığı gibi...
Nedim’in mahrem hayat 32 kısım tekmili birden kamunun didiklemelerine açık hale getirilmiş.
* * *
O konuşmalardan biri:
Kemal Kılıçdaroğlu, Nedim’i ar›yor.
Diyor ki:
“Eyüp’te bir kadın ile bir erkek bir mekânda ‘burada baş başa oturamazsınız’ diye dışarı çıkarıldı.
Oraya bir kadın ve bir erkek gazeteci gitse otursa, başına ne geliyor ortaya çıksa”.
Yeni Şafak gazetesi, konuşmanın işte bu bölümünden yola çıkarak iki gündür manşetten haber
yapıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Nedim’e “mizansen haber” yapması için talimat verdiği iddiasında
bulunuyor.
Tabii ki “Davayla ilgisi olmayan mahrem konuşmaların İddianame’nin ek bölümünde ne işi var” diye
sormayı aklının ucundan bile geçirmeden.
* * *
Size bir şey söyleyeyim mi?
“Mizansen” sözcüğünün burada hiç işi yok.
Diyelim ki:
Hükümetteki bir bakan, Yeni Şafak gazetesinin herhangi bir muhabirini arasa...
“Falanca mekânda başörtülü bir kadın kıyafetinden dolay aşağılamışlar ve mekândan kovmuşlar.
Oraya başörtülü bir kadın muhabirinizi gönderseniz, ne oluyor bir haber yapsanız” dese...
Ben bunu zerre kadar yadırgamam.
Sonuçta...
Yan yana oturan bir kadın ile erkeğe “burada böyle oturamazsınız” denmesi de önemli bir haberdir,
başörtülü bir kadının aşağılanarak kovulması da...
Haberin kaynağı kim olursa olsun...
“Gerçekten böyle bir şey oluyor mu?” diye araştırma yapmak, haberciliğin gereğidir.

Diyarbakır gergin mi?

HİÇ bilmeyenler, hiç gitmeyenler için söylüyorum: Diyarbakır şahane bir yer.

Şehirde tabii ki bir gerginlik var. Ama bu gerginlik, kendini hemen ele vermiyor. Ancak içine nüfuz
edince, derinden bakınca, iyice sokulunca fark edilebiliyor. Neden mi böyle? Çünkü Diyarbakır,
gerginliğini gizlemede ustalaşmış bir şehir.
Olup bitenlerden hiç haberi olmayan “süper yabancı” birini kentin ortasına bırakın, olup bitenlerin
olup bittiğine dair tek bir izlenim bile alamaz.
Hele şehrin belli başlı mekânlarına adım atıldı mı, gerginliğin “g”sine bile rastlanmaz.
* * *
- Mesela Sülüklü Han... Diyarbakır’ın Atiye Sokak’ diye nitelendirebileceğimiz bu mekân, fena
halde kurumlu, havalı, afili ve kibirli bir yer...
Bambaşka bir kültürün izlerine sahip... Orta sınıf ama sofistike... En alt kattaki büyük kitapçısı
bambaşka...
- Mesela “Kahvaltıcı Mustafa”... Sunduğu kahvaltılıklar için “ellerimle yaptım” demeyi ihmal
etmeyen, bütün Diyarbakırlılar gibi bir cömertlik abidesi Kahvaltıcı Mustafa...
- Mesela “Jan Kafe”... Sadece entel Kürt müzikleri çalmakla gururlanan bir yer burası... Bir tür
Cihangir kafesi gibi...
- Mesela Kervansaray... Sabah akşam fark etmez, sokul bir köşesine, sadece şehirden değil
dünyadan bile uzaklaşırsın.
- Mesela Erdebili Köşkü... Serin sonbahar akşamlarında meşhur “On Gözlü Köprü”ye bakarak ve
Kürtçe şarkılar dinleyerek yenen bir akşam yemeğinin tadına doyum olmaz.

- Mesela Dedeman Oteli... Yabancılar için tam bir buluşma adresi... Gecenin bir vakti en üst

katındaki “Eyvan Gecesi”, bizim buradaki “Nahide Gecesi” gibi...

Diyarbakır'dan bakınca Bengi Yıldız olayı 

Öyle çok ciddiye almıyorlar. Hatta üzerine geyik bile çeviriyorlar.

- Arada “Bodrum çok tehlikeli... Asla gitmeyiz Bodrum’a” falan diyerek olaya gönderme yapılıyor.
- Bölgede en çok Bengi Yıldız’ın Bodrum’da çapkınlığa ç›kmasından ziyade bir ramazan günü bira
yudumlamas mesele yapılmış. Ahali “böyle şey olur mu?” diye uzun süre tepki göstermiş.
- BDP’liler Bengi Yıldız’ disipline sevk etmişler. Gerekçe ise “Eşini aldatması”...
- İstanbul’dan gelen bir gazeteci “Adamın özel hayatına ne karışıyorsunuz” diye BDP’lilere
ç›kıştığında alınan yanıt şu oluyor: “Biz parti olarak kumalık sistemine karşıyız”.
Bengi Yıldız, parti yetkililerinden izin almadan Bodrum’a tatile gitmiş, bu da disiplin suçu...
- Bengi Yıldız seçim bölgesi Batman’a gidemiyormuş.

‘Alevi’ isen hep ‘Alevi’ kalmak zorunda mısın?

CNN Türk’te yeni başlayan bir tartışma program›...

Gündem: Suriye, Esat yönetimi, Türkiye’nin dış politikası falan...
Konuşmacılardan biri, başka bir konuşmacıya “Sen Alevisin, o yüzden bunlar söylüyorsun” diyor.
Bunu diyenin, hangi bağlamda olursa olsun, muhatabın mezhebini, inancın işin içine sokmanın
ayıp kaçacağından bile haberi yok.
Hadi onu geçelim.
Peki ya “Sen Alevisin, o yüzden böyle konuşuyorsun” cümlesine maruz kalanın “İşte şimdi nefret
suçu işledin. Benim etnik kökenimi konu ettin” demesine ne buyurulur?
İyi de kardeşim, “Alevilik” bir etnik kimlik midir?
“Alevi” doğulur mu? Hadi diyelim ki doğdun... İlle de “Alevi” mi kalacaksın? Hem ne gerek var
“köken / möken” laflarına...
Sana “Sen Alevisin, o yüzden böyle konuşuyorsun” diyene sadece “Ayıp ettin” de, bırak ayıbıyla
baş başa kalsın.

Faik’i delirtmişler

EN son Aziz Yıldırım’ın avukatlığını üstlendiği sıralarda televizyon programlarında görmüştüm Faik

Işık’›...
Bir de yaz yazmıştım:
“Eski İslamc avukat Faik Işık, Aziz Yıldırım’ın avukatlığını üstlenmiş, ne güzel!” havasında bir
yazı...
Eski bir dostun iyi bir yere gelmesinden duyulan kıvancın yazısıydı o.
* * *
Öyle oldu, böyle oldu...
“Bizim” Faik, Aziz Yıldırım işinde dikiş tutturamadı.
Eh, ne de olsa kurtlar sofrasına oturmaya kalkan bir kuzu idi...
Parçaladılar zavallıcığı.
Ama o da parçalanmak için ne kadar malzeme varsa verdi.
Sonuç:
Aziz Yıldırım’ın avukatlığını bıraktı Faik...
* * *
Baktım, geçen akşam, “ne kadar rezil olursak o kadar iyi” türü bir programda Ahmet Çakar’la karşı
karşıya gelmiş bizim “Faik”.
Delirmiş gibiydi.
Bağırıyor, çağırıyor, hakaret ediyor, “tutmayın beni” havalarına giriyor, program terk etmeye
kalkıyor, sonra tekrar içeri giriyordu.
Yüzümü buruşturdum, midem ekşidi, kıvancım bitti.
Demek ki neymiş?
Bir yere gelmek kadar, gelinen yerde sağlam durmak da bir meziyet imiş.

Yaşar Nuri hakkında

ÇOK bilgilidir Yaşar Nuri... Çok da zekidir.

Eğer zekâsını kontrol edebilseydi...
Eğer kibir bataklığına saplanmasaydı...
Eğer heva ve heveslerine gem vurabilseydi...
Eğer bu denli havaya girmeseydi...
Kısacası...
Kendine yazık etmeseydi, İslam dünyasının en büyük bilginlerinden biri olabilirdi.
* * *
Ama olmadı...
Havaya girdi, sonsuz bir güvenle bağlandığı zekâsının esiri oldu, bilgi birikiminin kendisine
sağladığı özgüveni abarttıkça abarttı, alanının dışında da hükümdar olabileceğini sandı.
Ve böylece...
Savruldu, uçtu, şaşırttı, kontrolsüz kaldı.
Kısacası...
Son günlerde Yaşar Nuri’nin magazin ekranlarında estirdiği fırtına, bir başlangıç değil sonuçtur.
Ve sonuca da böyle gelinmiştir.


858 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir şey yapmalı - 16/03/2016
MUHAFAZAKÂRINDAN solcusuna... Türk’ünden Kürt’üne...
NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY - 26/09/2012
Anadolu'da gönül sözünü 8 farklı şekilde telafuz eden tik kişiydi.
Bir Amerikan İtirafı - 24/04/2012
ADI: Henri Barkey
Bir kez daha aynı soru Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 06/03/2012
FETHULLAH Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 01/03/2012
ŞUNLARI yaptı: - Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi. - Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı. - “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
İtikatta cemaatçiyim amelde hükümetçi - 24/02/2012
SON tartışmalarda... “Cemaatçi” olmak ile “hükümetçi” olmak arasında gidip geldim. Bazen “Cemaatçi” oldum, bazen “hükümetçi”. Bir karara varamadım.
Müsteşar kurtuldu, peki ya diğerleri? - 22/02/2012
BİR yasa çıkararak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, özel yetkili savcıların elinden kurtardınız. Böylece... Müsteşar Bey’in tutuklanmasının, çeşitli hoyratlıklara maruz kalmasının, sorgulanmasının, yargılanmasının falan önüne geçmiş oldunuz.
Yemişim AİHM kararını - 18/02/2012
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi... - Ergenekon’un varlığını kabul etmiş. - Tutuklamaları normal kabul etmiş. - Uzun tutukluluğu sorun olarak görmemiş. - Özel Yetkili Mahkemelerin süper adil işler yaptığını söylemiş. - Her şey mükemmel demiş.
İleri demokrasinin bir cilvesi daha - 14/02/2012
TÜRKAN Saylan’ın evi basıldı, “İleri demokrasi” dendi. - Generaller yargılandı , “Kimse yargıya hesap vermekten kaçınamaz” dendi.
 Devamı
Üyelik Girişi
SMMM AYŞE ATASOY

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu
Saat