Ayhan ATASOY

S.M.Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi & Bilirkişi

Ahmet Hakan
Sabahın 5'inde kapıyı çalan sütçü değil polisti
26/02/2011
Sabahın 5'inde kapıyı çalan sütçü değil polisti


TARAFSIZ Bölge bitti.

Yavuz Oğhan ve Hande Fırat'tan baştan çıkarıcı bir teklif geldi: “Hadi Ruhi Bey'e gidiyoruz”.


Duymuştum “Ruhi Bey”i...
Adını Edip Cansever'in “Ben Ruhi Bey nasılım” şiirinden alan bir Ankara mekânı.
Özellikle Ankara gazetecilerinin uğrak yeri...
Fakat öyle yorgundum ve bitaptım ki, bu “cazip teklif” bile beni baştan çıkaramadı.
Ödünsüz bir kararlılıkla “Ben gelmiyorum” diye kestirip attım ve Edip Cansever'e duyduğum sonsuz hürmete karşın otelin yolunu tuttum.
Odama girdim.
Ve on satır bile okuyamadan dalıp gittim.
* * *
Tak! Tak! Tak!
Tekinsiz olduğu her halinden belli olan bir ses...
Uyku ile uyanıklık arasında kafamı kaldırdım.
Bir daha dinledim.
Evet, kapı vuruluyordu.
Saate baktım: Sabahın 5'i...
Yaşlı insanlara özgü bir tevekkül içinde “Hayırdır inşallah... Hayırdır inşallah...” diye sayıklayarak kapıyı açtım.
Karşımda beş kişi vardı: Resmi kıyafetli üç polis memuru, takım elbiseli bir otel görevlisi ve bir özel güvenlikçi.
Gözlerimi ovuşturdum, bir daha baktım.
Evet, evet... Yasal mermisiyle polisler duruyordu karşımda.
Kısacık bir an içinde...
“Sanırım Silivri konulu bir rüya görüyorum” diye düşündüm.
Ve içimden mahpushane çeşmeleri aktı.
* * *
Polis memurlarından birinin “Hakkınızda yakalama emri var Ahmet Hakan Bey” demesiyle irkildim.
Bu bir rüya değildi, kaskatı gerçekti.
Sabahları beş kahveyle bile kendine zor gelen bünyem, doğal olarak olayı hemen kavrayamadı.
“Ne? Yakalama mı? Emir mi?” falan diye kekeledim.
Polis memuru, benimkiyle abartılı tezat oluşturan hayli enerjik bir ses tonuyla “Evet, yakalama emri” dedi.
Sonra başladı anlatmaya:
“İstanbul'da görülmekte olan bir dava nedeniyle hakkınızda yakalama emri çıkarılmış. Bizimle karakola gelmeniz gerekiyor”.
* * *
Hayatımın en hızlı toparlanmasıyla çıktım odadan.
İçinden telsiz seslerinin yükseldiği bir polis minibüsüne atladık ve “Ver elini Esat Karakolu” dedik.
Karakolda yorgun düşmüş polisler ve birkaç “olağan şüpheli” dışında kimse yoktu.
Olağan şüphelilerden biri bana yaklaşıp, “Sen Ahmet Hakan değil misin? Dönek olsan da severim seni” demesin mi?
Neyse... Araya polisler girdi ve gayet bir lüzumsuz tartışmanın önü kesildi.
* * *
Karakolda resmi işlemler tamamlandı.
Polis eşliğinde adli tabip'e çıktım.
Adli tabip “Darp falan var mı?” dedi, işkenceye sıfır tolerans gösterilen bir ulusun çocuğu olarak gururla “Yok... Hiç yok” dedim.
Sonra tekrar polisler eşliğinde Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne doğru yola çıktık.
İyi kalpli polislerden biri “Şurada bizim hemşerinin bir fırını var, poğaçası nefistir” diyerek, gidip bir dolu peynirli poğaça aldı.
Yedik.
“Gerçekten nefismiş” diyerek bir görüş birliği sağladık.
Kendimi bir an “Behzat Ç.” adlı dizide gibi hissettim.
* * *
Ve sonunda Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde, kapısında “Aranan Şahıslar” yazan odaya ulaştık.
Çok geçmeden anlaşıldı ki...
Hakkımda “yakalama kararı” verilen dava, Cem Uzan'ın bana açtığı davaymış.
Ben o davada ifade vermişim, “yakalama emri” kaldırılmış, hatta davadan beraat etmişim.
Ancak buna rağmen mekanizma işlememiş ve adım kayıtlarda “aranan şahıs” olarak geçmeye devam etmiş.
Falan... Filan...
İstanbul'daki avukatımın olağanüstü çabası ve Esat Karakolu'ndaki polislerin samimi gayretleri sayesinde saat 09.30'da “Serbestsin” denildi bana.
Bu arada...
Asayişten sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Oktay Keskin'in candan misafirperverliğini de kayda geçirmeliyim. O olmasaydı vakit geçmek bilmezdi.
* * *
Demokrasinin meşhur bir tarifi vardır:
“Sabahın beşinde kapı çalındığında gelenin polis değil de sütçü olduğundan emin olunan rejime demokrasi denir”.
Ne diyelim?
En iyisi dua etmek:
Allah ülkemizi sabahın beşinde kapı çalındığında “Gelen sütçüdür sütçü” denilen bir ülke haline getirsin.

Denemesi bedava

GEÇEN akşam Tarafsız Bölge'de Kemal Kılıçdaroğlu vardı.
CNN Türk Haber Koordinatörü Yavuz Oğhan ve CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat ile birlikte Kılıçdaroğlu'na sorulması gereken tüm soruları sorduk.
İtiraz ettik, araya daldık, milim ödün vermedik, dik çıktık, kılçıklık yaptık.
Yani gazetecilik yaptık.
Kemal Kılıçdaroğlu da zerre kadar yüksünmeden, efelenmeden, azarlamaya kalkışmadan, tahammülsüzlüğe kaçmadan, yüzünü bile ekşitmeden tüm sorularımızı cevapladı.
Sonuçta olması gereken oldu.
Fakat bu doğal ilişki, nedense bazıları tarafından yadırgandı.
* * *
“Sıkıysa aynı tarzı Başbakan Erdoğan'ın karşısında da sergilesenize” diye laf çakanlar çıktı.
Yani bize “Kemal Bey'in karşısında jöleli olmadınız ama Tayyip Bey'in karşısında garanti jöleli olursunuz” demeye getirdiler.
Ne denir ki buna karşı?
“Hayır! Olmayız! Biz ödünsüz gazetecileriz” falan diye hava mı basılır?
Tabii ki hayır!
Bunun cevabı Tayyip Erdoğan'ın, Tarafsız Bölge'ye gelip sorularımızı cevaplamasıyla ortaya çıkar.
Ötesi laf ü güzaftır.




969 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir şey yapmalı - 16/03/2016
MUHAFAZAKÂRINDAN solcusuna... Türk’ünden Kürt’üne...
NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY - 26/09/2012
Anadolu'da gönül sözünü 8 farklı şekilde telafuz eden tik kişiydi.
Bir Amerikan İtirafı - 24/04/2012
ADI: Henri Barkey
Bir kez daha aynı soru Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 06/03/2012
FETHULLAH Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 01/03/2012
ŞUNLARI yaptı: - Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi. - Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı. - “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
İtikatta cemaatçiyim amelde hükümetçi - 24/02/2012
SON tartışmalarda... “Cemaatçi” olmak ile “hükümetçi” olmak arasında gidip geldim. Bazen “Cemaatçi” oldum, bazen “hükümetçi”. Bir karara varamadım.
Müsteşar kurtuldu, peki ya diğerleri? - 22/02/2012
BİR yasa çıkararak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, özel yetkili savcıların elinden kurtardınız. Böylece... Müsteşar Bey’in tutuklanmasının, çeşitli hoyratlıklara maruz kalmasının, sorgulanmasının, yargılanmasının falan önüne geçmiş oldunuz.
Yemişim AİHM kararını - 18/02/2012
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi... - Ergenekon’un varlığını kabul etmiş. - Tutuklamaları normal kabul etmiş. - Uzun tutukluluğu sorun olarak görmemiş. - Özel Yetkili Mahkemelerin süper adil işler yaptığını söylemiş. - Her şey mükemmel demiş.
İleri demokrasinin bir cilvesi daha - 14/02/2012
TÜRKAN Saylan’ın evi basıldı, “İleri demokrasi” dendi. - Generaller yargılandı , “Kimse yargıya hesap vermekten kaçınamaz” dendi.
 Devamı
Üyelik Girişi
SMMM AYŞE ATASOY

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu
Saat