Ayhan ATASOY

S.M.Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi & Bilirkişi

Ahmet Hakan
Ordu manifestosu
10/02/2011
Ordu manifestosu


TÜRK Silahlı Kuvvetleri'nin görev alanı dışına çıkmasına karşıyım. Nokta.


Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Mısır Silahlı Kuvvetleri gibi algılanmasını istemiyorum. Nokta.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin düdük çalıp maç bitirme yetkisine sahip olmasını istemiyorum. Nokta.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin rejimi koruma ve kollama göreviyle donatılmasını istemiyorum. Nokta.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne kutsallık izafe edilmesine karşı çıkıyorum. Nokta.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sivil otoriteye bağlı olmasını istiyorum. Nokta.

* * *

Sivil hükümet yargıyı ele geçirmeye çalışsa da.
Kuvvetler ayrımı ortadan kalksa da.
Başbakan diktatör gibi konuşsa da...
Polis devleti izlenimi veren uygulamalar ortaya çıksa da...
İktidarı sandıkta yıkma ihtimali azalsa da.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bir görev düşmez, düşemez. Nokta.
Görev... 
CHP'ye düşer, MHP'ye düşer. Sivil toplum örgütlerine düşer. Sendikalara düşer. Üniversite öğrencilerine düşer. Aydınlara düşer. Halka düşer.

* * *

Hatta şunu da söyleyeyim:
Eğer bir gün kıyasıya mücadele edilen hükümete karşı, tanklar sokaklarda yürütülürse...
Hükümetle mücadele derhal parantez içine alınır ve tankların önüne çıkılır.
Çünkü tanklar devreye girdiği andan itibaren hükümete yönelik bütün eleştirileri aşan bir “ahlaksızlık” devreye girmiş olur.
Elini beline atana alkış tutulmaz, “Önce o elini silahından çek bakalım” denir.
Kısacası... 
“Şartlar olgunlaştığında ihtilal kaçınılmaz olur” türü eski tip zevzekliklere artık karnımız tok.
“Şartların olgunlaşması” diye bir şey yoktur.

* * *

Demem o ki:
“Bir zamanlar bir Türk Silahlı Kuvvetleri vardı. Herkesi titretirdi. İşler karıştığında ya da siviller yaramazlık yaptığında derhal raconu keserdi. Racon kesilince de herkes kaçacak delik arardı. Ah nerede o günler” diye ağlaşıp durulmasın.
O devir, çok şükür geçti.
“Nasıl olsa asker var” diye avunulan eski günlerin rahatlığı bitti artık.
Eskiden askere havale edilen ne varsa sivillerin üzerine kaldı.
Artık herkes bunun idrak ve sorumluluğu içine girse diyorum.
Şunun şurasında seçime dört ay kaldı yahu!

Ah Süheyl Batum ah

BAKIYORUM da herkes “Süheyl Batum müfessiri” kesilmiş.
“Süheyl Batum aslında öyle demek istemedi, aslında böyle demek istedi” tarzı mesajlar uçuşuyor havada.
Hani bir ara Başbakan Erdoğan tepki çeken bir açıklama yaptığında Akif Beki hemen çıkar “Başbakan aslında öyle demek istemedi” derdi ya...
Hani sırf bu yüzden Akif'e “Akif de ki” diye lakap bile takılmıştı ya...
Tıpkı onun gibi bir durum.

* * *

Süheyl Batum aslında “Ordu darbe yapamayacak kadar güçsüzleştirildi” demek istememiş...
Peki ne demek istemiş?
“Ordu kendi hakkını bile koruyamayacak kadar güçsüzleştirildi” demek istemiş.
Hadi böyle dediğini kabul edelim, bu bile yeterince “orducu” ve “hukuk dışı” bir açıklama değil mi?
Ne yani?
Türk Silahlı Kuvvetleri'nden hukuki sürece müdahale etmesi mi bekleniyordu? Genelkurmay, Adliye binalarına tank mı sürecekti? Silivri'ye özel kuvvetler göndererek tutuklu subayları mı kurtaracaktı?
Ne yani?
Ben yargılanacağım, sen yargılanacaksın sesini çıkaracak kurumsal bir yapı olmayacak ama iş subayların yargılanmasına gelince Türk Silahlı Kuvvetleri çıkıp “Hop, bizim adamlarımızı yargılayamazsınız” diye tavır mı koyacak?
Ne yani? Türk Silahlı Kuvvetleri, cumhuriyet savcısına “Kozmik odama girersen seni perişan ederim” diye tavır mı koyacak?
Ne yani?
Güç sadece Tuncay Özkan ya da Mustafa Balbay'a mı yetecek? Subaylara yetmeyecek mi?
Ne yani?
Ortada “ordu” adı altında hükümetten tamamen bağımsız, yekpare bir yapı mı var? Ve bu yapı, suçlu ya da suçsuz, adamlarından birinin başına bir iş geldiğinde topyekûn ayağa mı kalkacak?
Şunu demek istiyorum:
Eğer ortada bir haksızlık, hukuksuzluk, komplo falan varsa ana muhalefet partisinde görev yapan Süheyl Batum'a düşen görev, “Ah ulan ah... Biz orduyu kaplan sanıyorduk, tıraş çıktı” diye hayıflanmak değil, sistemli, istikrarlı ve ikna edici tarzda bir mücadeledir.
* * *
İşte bakın:
Genelkurmay bir açıklama yaptı, “Beni bu işlere karıştırma Süheyl Hoca... Ben güvenlik işine bakarım. Bir siyasetçi olarak sen git derdini halka anlat” diyor.
Peki bu açıklamaya karşı Süheyl Hoca ne diyor?
Yine bin türlü tefsire açık, karmaşık, dolambaçlı, anlaşılmaz, işin içinden çıkılmaz, özetlenemez, “Ben öyle demedim, böyle dedim” türü laflar...
Kendi tutarlılığını koruma adına bile olsa, “İşte ordunun kâğıttan kaplan haline geldiğinin göstergesi” bile diyemedi.
Peki sizce de yazık olmuyor mu koskoca anayasa profesörüne...

Bir cenaze arabasına partisini satan başkan

ANKARA Beypazarı'nın MHP'li Belediye Başkanı, iktidar partisi AK Parti'ye geçmiş.
Geçiş gerekçesini de şöyle açıklamış:
“Hizmet için”.
Dünkü gazetelerdeki fotoğrafı görünce gülümsedim:
Önde eski MHP'li, yeni AK Partili Belediye Başkanı... Arkada ise Ankara Belediyesi'nin hediyesi olan dört tabut taşıma özellikli bir “ihtiyar cenaze arabası”, yandan çarklı bir çöp toplama aracı ve külüstür bir iş makinesi...
Yeni AK Partili Başkan, gururla bakıyor objektife!

* * *

Fotoğrafa bakınca aklıma “Çılgın Sedat” adlı isyankâr şarkıcının o “muhteşem” şarkısı geldi.
Ne diyordu “Çılgın Sedat”?
“Unutma / Sen beni / Ataköy'de bir kata / Tarabya'da bir yata / Bir de beş para etmez bir cep telefonuna / Sattın”.

Şuradan buradan

-  SEYYİDE: Ece Temelkuran, Mısır Devrimi karşısında heyecan duymuş. Ne güzel! Güney Amerika'da olup bitenler karşısında duyduğu heyecan ona, “Biz burada devrim yapıyoruz, Sinyorita!” diye bir kitap yazdırtmıştı. Sanırım “Biz burada devrim yapıyoruz, Seyyide!” adlı bir kitabın çıkması mukadder oldu.

-  EELENCE:
Gece âleminin inceliklerinden bizim Onur Baştürk kadar çakmam. Ama uzaktan takip ederek bile âlemde bir “belalı mekân” konseptinin var olduğunu anlayabiliyorum. Bir ara Bebek'teki “Lucca” idi o mekân... Son zamanlarda ise “Eelence” adlı mekân bayrağı devralmış gözüküyor.

-  MEVLÂNÂ:
Çok acil bir örgütlenme talep ediyorum. Derneğin adı şu olmalı: “Mevlânâ'ya ait olmayan sözleri Mevlânâ'ya aitmiş gibi gösterenlerle mücadele derneği”. Artık kısaltmasını da örgütlenmeyi yapanlar bulsun.




916 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir şey yapmalı - 16/03/2016
MUHAFAZAKÂRINDAN solcusuna... Türk’ünden Kürt’üne...
NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY - 26/09/2012
Anadolu'da gönül sözünü 8 farklı şekilde telafuz eden tik kişiydi.
Bir Amerikan İtirafı - 24/04/2012
ADI: Henri Barkey
Bir kez daha aynı soru Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 06/03/2012
FETHULLAH Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 01/03/2012
ŞUNLARI yaptı: - Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi. - Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı. - “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
İtikatta cemaatçiyim amelde hükümetçi - 24/02/2012
SON tartışmalarda... “Cemaatçi” olmak ile “hükümetçi” olmak arasında gidip geldim. Bazen “Cemaatçi” oldum, bazen “hükümetçi”. Bir karara varamadım.
Müsteşar kurtuldu, peki ya diğerleri? - 22/02/2012
BİR yasa çıkararak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, özel yetkili savcıların elinden kurtardınız. Böylece... Müsteşar Bey’in tutuklanmasının, çeşitli hoyratlıklara maruz kalmasının, sorgulanmasının, yargılanmasının falan önüne geçmiş oldunuz.
Yemişim AİHM kararını - 18/02/2012
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi... - Ergenekon’un varlığını kabul etmiş. - Tutuklamaları normal kabul etmiş. - Uzun tutukluluğu sorun olarak görmemiş. - Özel Yetkili Mahkemelerin süper adil işler yaptığını söylemiş. - Her şey mükemmel demiş.
İleri demokrasinin bir cilvesi daha - 14/02/2012
TÜRKAN Saylan’ın evi basıldı, “İleri demokrasi” dendi. - Generaller yargılandı , “Kimse yargıya hesap vermekten kaçınamaz” dendi.
 Devamı
Üyelik Girişi
SMMM AYŞE ATASOY

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu
Saat