Ayhan ATASOY

S.M.Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi & Bilirkişi

Ahmet Hakan
Hizbullah'ın katlettiği bir Nurcu'nun öyküsü
08/01/2011
Hizbullah'ın katlettiği bir Nurcu'nun öyküsü


O, Nurcuların en garibanıydı.


Milyarlara hükmetmiyordu, korunaksızdı.
Medyası yoktu, fabrikaları yoktu, faizsiz finans kurumu yoktu, geniş bir müritler çevresi yoktu, bürokraside adamları yoktu.
Rejimin makbul Nurcu'su değildi.
Nurcu Kürtlerdendi.
Biraz da radikaldi.
Sağ partilerle iş tutma, Ecevit'in gönlünü eğleme, Erbakan'a mesafe koyma gibi taktiklere tenezzül etmezdi.
Said Nursi'nin Doğu'da kurmayı planladığı üniversiteyi kurmaya çalışıyordu.
Zehra Vakfı'nın başkanıydı.
Adı İzzettin Yıldırım idi.

Yıl: 1999. Bir ramazan akşamı...
İki karanlık adam, İzzettin Yıldırım'ın İstanbul'daki evinin kapısını çaldı.
Ve İzzettin Yıldırım, o iki karanlık adam tarafından evinden alınıp götürüldü.
Gidiş o gidiş.
Sonra ne bir ses, ne bir nefes...
Aramalar taramalar hiçbir netice vermedi.
İslami camia önce olayı “derin devletin işi” olarak yorumladı.
Çok geçmeden fısıltı halinde de olsa “Hizbullah yaptı” dendi.
Fısıltı halinde!
Çünkü Hizbullah, o günlerde herkesin yüreğini titreten bir kâbus idi...
“İşin içinde Hizbullah var” diye haykırmak, öyle her babayiğidin kârı değildi.
18 günlük aramanın ardından...
İzzettin Yıldırım'ın cesedi, Hizbullah'ın Beykoz'daki hücre evinde gömülü olarak bulundu.
Hani Hizbullah Lideri Hüseyin Velioğlu'nun ölü olarak ele geçirildiği meşhur operasyon var ya...
İşte o operasyondan sonra.
İzzettin Yıldırım, domuz bağıyla öldürülmüştü.
Vücudunda işkence izleri vardı.
Bir de video-kaset çıktı ortaya...
Hizbullah militanları, İzzettin Yıldırım'a zorla “Ben 30 yıldır MİT'e çalışıyordum” dedirtiyorlardı.

İzzettin Yıldırım gibi inanmış bir Müslüman'ı...
Günlerce işkence altında inletmek ile...
Domuz bağı yöntemini kullanarak katletmek ile...
Zorla “Ben MİT ajanıyım” dedirtmek ile...
Cesedini hücre evinin beton zeminine gömmek ile...
Suçlanan kişiler şimdi serbest.
Bense bir türlü karar veremiyorum:
Bu kişilerin tutukluluk hallerinin sona ermesine mi yanayım, yoksa cezaevi çıkışında tekbir getirilerek, “lailaheillallah” denilerek karşılanmalarına mı?

Medyada tasfiyeyi milletimiz yaparmış

ZAMAN yazarı Hüseyin Gülerce şöyle buyurmuş:
“Seçimden sonra medyada tasfiye yaşanacak. O tasfiyeyi millet yapacak”.
Güzel... Harika...
Ama bir sorun var?
Hangi “millet” yapacak tasfiyeyi?
Zira güzel memleketimizde bir tane “millet” yok ki...

Mesela...
“Zaman Gazetesi alınacak” buyrulduğunda bu emre itaat etmeyi bir dini vazife telakki eden millet de var, emir ve itaat kelimelerinden hiç mi hiç hazzetmeyen millet de var.
Tasfiye görevini hangisi yapacak?
Mesela...
Milletimizin bir kısmı yılbaşı gecesi sabaha kadar dans edip eğleniyor. Bir kısmı sabaha kadar dans edenlere sabaha kadar homurdanıyor. Bir başka kısmının ise böyle şeyler umurunda bile değil.
Tasfiyeyi milletimizin hangi kısmı yapacak?
Mesela...
Milletimizin önemli bir bölümü AK Parti'ye oy veriyor ama aynı milletimizin önemlice bir bölümü AK Parti'yi destekleyen yayın organlarına zırnık koklatmıyor.
Bu durumda tasfiye işi çok sancılı olmaz mı?

Ama şöyle bir durum da söz konusu:
Medyada tasfiye yapma gücüne sahip bir “millet” vardır.
Ama o “millet”, Hüseyin Gülerce'nin “millet”i değildir.
Biz gazeteciler o “millet”e, kendi aramızda “okur milleti” diyoruz.
Medyada tasfiyeyi ancak işte bu “okur milleti” yapar.
Tabii eğer işin içine “höt / zöt” falan girmeyecekse...

Said Nursi gerçekleri

İKİ tartışma programı yönettim, uzmanlarla konuştum, küçük çapta bir arşiv taraması yaptım, bazı kitapları karıştırdım, “Tarihçe-i Hayat” okuması yaptım.
Elde ettiğim sonuçları aktarıyorum:
BİR: Said Nursi, Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından Ankara'ya davet edilmiş, Millet Meclisi'nde törenle karşılanmıştır. Bunun belgeleri vardır.
İKİ: Said Nursi ile Atatürk'ün baş başa görüşme yaptığına dair sağlam, güvenilir ve itiraza mahal bırakmayacak bir kanıt ortaya konamamıştır.
ÜÇ: Cumhuriyet'in ideolojik yöneliminin ortaya çıkmasının ardından Said Nursi, rejim açısından “tehlikeli” bulunmuştur.
DÖRT: Said Nursi, Cumhuriyet döneminde yazdığı kitaplarda siyasetten uzak dursa da çok sıkı bir takip altında tutulmuş, yargılanmış, hapislerde yatmış, hayatının büyük bölümü sürgünde geçmiştir.

Özgün olmayan laf çakma örnekleri

Bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir.
Senin yatacak yerin yok.
Her lafa verecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyen adama bakarım adam mı diye.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar var.
Kralına yol vermişim, soytarısıyla uğraşamam.
Dönek.

Majestelerinin öğrencileri

EĞER ben üniversite öğrencisi olsaydım...
Öğrencilerin tazyikli suyla püskürtüldüğü, kampustan adım atmalarına izin verilmediği, polis tarafından dövüldüğü, her türlü hoyrat muameleye tabi tutulduğu şu günlerde...
İsterse kırmızı dipli mumla davet etsinler...
Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sofrasında ağırlanmayı kabul etmezdim.
Abdullah Gül'ü çok sevsem de kabul etmezdim.
Gösteri yapan öğrencilerin ideolojilerine uzak olsam da kabul etmezdim.
Çünkü...
En tepedekilerin bizden birilerini ittiği bir dönemde, en tepedekilerin “cicisi” durumuna düşmeyi kendime yediremezdim.


862 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bir şey yapmalı - 16/03/2016
MUHAFAZAKÂRINDAN solcusuna... Türk’ünden Kürt’üne...
NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY - 26/09/2012
Anadolu'da gönül sözünü 8 farklı şekilde telafuz eden tik kişiydi.
Bir Amerikan İtirafı - 24/04/2012
ADI: Henri Barkey
Bir kez daha aynı soru Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 06/03/2012
FETHULLAH Gülen’in 28 Şubat sürecinde durduğu yeri sorgulayan bir yazı yazdım.
Fethullah Gülen 28 Şubat’ta ne yaptı? - 01/03/2012
ŞUNLARI yaptı: - Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi. - Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı. - “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
İtikatta cemaatçiyim amelde hükümetçi - 24/02/2012
SON tartışmalarda... “Cemaatçi” olmak ile “hükümetçi” olmak arasında gidip geldim. Bazen “Cemaatçi” oldum, bazen “hükümetçi”. Bir karara varamadım.
Müsteşar kurtuldu, peki ya diğerleri? - 22/02/2012
BİR yasa çıkararak MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, özel yetkili savcıların elinden kurtardınız. Böylece... Müsteşar Bey’in tutuklanmasının, çeşitli hoyratlıklara maruz kalmasının, sorgulanmasının, yargılanmasının falan önüne geçmiş oldunuz.
Yemişim AİHM kararını - 18/02/2012
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi... - Ergenekon’un varlığını kabul etmiş. - Tutuklamaları normal kabul etmiş. - Uzun tutukluluğu sorun olarak görmemiş. - Özel Yetkili Mahkemelerin süper adil işler yaptığını söylemiş. - Her şey mükemmel demiş.
İleri demokrasinin bir cilvesi daha - 14/02/2012
TÜRKAN Saylan’ın evi basıldı, “İleri demokrasi” dendi. - Generaller yargılandı , “Kimse yargıya hesap vermekten kaçınamaz” dendi.
 Devamı
Üyelik Girişi
SMMM AYŞE ATASOY

Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.649339.8081
Euro46.767646.9550
Hava Durumu
Saat